CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel, geçtiğimiz Mart ayında yürürlüğe giren Dijital Hizmet Vergisi kapsamında 8 ayda 951 milyon TL vergi toplandığını açıkladı.
“8 Ayda Toplanan Dijital Hizmet Vergisi 951 Milyon TL”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel, geçtiğimiz Mart ayında yürürlüğe giren Dijital Hizmet Vergisi kapsamında 8 ayda 951 milyon TL vergi toplandığını açıkladı.
CHP’li Adıgüzel, yazılı olarak yaptığı basın açıklamasında Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre 2020 yılı içinde Dijital Hizmet Vergisi kapsamında 951 milyon 847 bin TL gelir elde edildiğini söyledi. Yapılan açıklamada 2020 yılı Merkezi Bütçe Gelirleri kapsamında Nisan ayında 67 milyon 627 bin, Mayıs ayında 73 milyon 144 bin, Haziran ayında 169 milyon 502 bin, Temmuz ayında 105 milyon 529 bin, Ağustos ayında 137 milyon 832 bin, Eylül ayında 102 milyon 11 bin TL, Ekim ayında 144 milyon 191 bin TL, Kasım ayında 152 milyon 11 bin TL dijital hizmet vergisinin toplandığı açıklandı.
CHP’li Adıgüzel, açıklamalarında şu ifadelere yer verdi:
“Temel Kaygı Vergi Değil, Sansür”
“İktidar bir taraftan tartışmalı sosyal medya düzenlemesinin bir sonucu olarak sosyal medya platformlarına cezai işlem uygularken, diğer taraftan dijital hizmet sunan platformlardan vergi toplamaya devam ediyor ki zaten olması gereken de bu verginin toplanmasıdır. Bilindiği üzere dijital hizmet vergisi son yıllarda birçok ülke tarafından kabul görülüyor, bu konuda uluslararası bir mevzuatın oluşturulmasına yönelik çalışmalar yapılıyor. Fransa, İngiltere gibi ülkeler dijital hizmetleri vergilendirmeye başlayan ülkelerin başında geliyor. Türkiye de bu konuda adım atan ülkelerin başında, örneğin bizde uygulanan dijital hizmet vergisi oranı, diğer ülkelere kıyasla da hayli yüksek. Bu oran Fransa’da yüzde 3, İngiltere’de yüzde 2, Türkiye’de ise yüzde 7,5. Ancak burada sorgulanması gereken asıl konu, hatırlanacağı üzere iktidarın sosyal medya düzenlemesini meşrulaştırmak için başvurduğu dayanaklardan biri dijital platformların vergi vermemesiydi. Ama görülüyor ki dijital platformların vergi ödemeyle ilgili bir itirazları yok.
Sürecin en başından beri biliyoruz ki iktidarın temel kaygısı vergi toplamak değil, sosyal medyayı kendi kontrolü altına almak. Sosyal medya platformlarını da sürecin en başından beri kaygılandıran mevzu bu. Twitter’ın, Facebook’un temsilci atamamasının asıl sebebi de Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğünün olmaması, temsilci atadıkları takdirde karşı karşıya kalacakları baskı mekanizmasıdır. Bilindiği üzere Türkiye Freedom House’un raporlarına göre, son yıllarda artan baskılar nedeniyle interneti özgür olmayan ülkeler kategorisinde yer alıyor. 2020 raporunda da, Türkiye özgürlük puanlamasında geçen yıla göre 2 puan daha geriledi. Öte yandan, ana akım medyanın içler acısı hali ortada. Bir Bakan’ın istifasını bile duyuramıyorlar. Ülkede Bakan istifa açıklamasını Instagram’dan yayınlıyor, sosyal medya kullanmayan vatandaşın istifadan saatlerce haberi bile olmuyor. Çünkü yandaş basın böylesi önemli bir istifayı haberleştirmeye cesaret dahi edemiyor. Öte yandan, gelinen noktada ben iktidarın bu düzenlemenin gidişatına ilişkin bir öngörü sahibi olduğunu zannetmiyorum. İktidar sopa göstererek sosyal medya platformlarını sindirip kontrol altına alacağını sandı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Facebook, Twitter gibi platformlar bugüne kadar temsilci atamadı. Yalnızca Youtube temsilci atayacağını açıkladı.
Bununla birlikte platformlara bugüne kadar 40’ar milyon para cezası kesildi, şimdi sırada reklam yasağı, bant genişliğinin ilk önce yüzde 50 oranında daha sonra ise yüzde 90 oranında daraltılması yaptırımları var. Bant genişliğinin yüzde 90 oranında daraltılması demekse özetle o sosyal medya platformuna erişimin sağlanamaması demektir. Bakan’ın bile istifasını duyurmak için sosyal medyaya ihtiyaç duyduğu bir Türkiye’de, sosyal medya platformlarının kullanılmaz hale getirilmesi vatandaşın son haber kaynağının da ortadan kaldırılması demektir. Muhalefetin tüm itirazlarına rağmen, olgunlaştırılmadan ve sonraki adımları düşünülmeden Meclis’ten geçirilen Sosyal Medya Düzenlemesi ile ilgili çok geç olmadan gerekli adımların atılması şarttır. Aksi takdirde, mevcut takvime göre, Nisan, Mayıs ayında temsilci atamayan platformlar kullanılamaz hale gelecek, ciddi kısıtlamalar yaşanacaktır.”
“Reklam Yasakları Yolda, KOBİ’ler Tedirgin”
Öte yandan temsilci atamayan sosyal medya platformlarına yönelik reklam yasağının önümüzdeki günlerde uygulanması ihtimalinin özellikle e-ticaretle ayakta durmaya çalışan KOBİ’leri tedirgin ettiğini belirten Adıgüzel, “Geldiğimiz noktada reklam yasakları kapıda. Sosyal medya platformları temsilci atamadığı takdirde, Ocak ayı içerisinde Türkiye’deki şirketlerin bu platformlara reklam vermesi yasaklanabilecek. Sosyal medya platformları bugün özellikle küçük ekonomik aktörler için önemli birer pazar konumunda. Yapılan çalışmalarda Türkiye'deki şirketlerin, yalnızca 2020'nin ilk yarısında online reklam için 3,5 milyar TL (450 milyon dolar) harcama yaptığı, bu harcama içinde sosyal medya platformlarına verilen reklamların payının ise yüzde 55 olduğu ifade ediliyor. Yine örneğin Türkiye’de 1,7 milyon KOBİ’nin Facebook’ta bir işletme sayfası olduğu belirtiliyor. Bu da ülkemizdeki KOBİ'lerin 55'ine tekabül etmektedir. Yine Facebook araçları üzerinden gerçekleşen pazarlama faaliyetlerinin 2018 yılında ekonomiye 15.3 milyar TL katma değer yarattığı belirtiliyor. Ama biz ne yapıyoruz. Bu yasaklar ile kendi vatandaşımıza, esnafımıza, KOBİ’lerimize ceza kesiyoruz. Zaten pandemiden dolayı zor durumda olan ve e-ticaretle ayakta durmaya çalışan işletmeler, reklam yasağı ile daha da zor duruma düşecekler. Sosyal medyaya reklam yasağı ile sadece kendi KOBİ’lerimizin, işletmelerimizin önünü keseriz” ifadelerini kullandı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.