Tarih: 31.10.2023 00:37

CUMHURİYETİN 100. YILINDA YERLİ MİLLİ EĞİTİM ÇAĞRISI

Facebook Twitter Linked-in

Çağrımızda özet olarak; Türk İslam tarihinin ve Osmanlı’nın torunlarının maarif geleneğinden koparılıp ‘eğitim’ aracılığıyla pasifleştirilmesi, bu yüzden de tarihteki gerçek rolünü icra edememesi vurgulandı. Bu yüzden dünyanın büyük kısmı beklenen refah ve barış ortamından uzakta.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, İbn Haldun Üniversitesi 2023-2024 Akademik Yılı Açılış Töreni’nde dile getirdiği, “Milli bir maarif bilinciyle kendi eğitim modelimizi üretmenin vakti geldi.”  çıkışını destekliyor ve yegane çözüm yolu olarak görüyoruz.

Geçen yüzyılı, kahir ekseriyetle demokratik cumhuriyet uygulamalarının değil bürokratik cumhuriyet uygulamalarının hâkim olduğu bir dönem olarak geçirdik. Halkın istekleri tam manasıyla maarif sistemimize yansımadı.

Eğitimi okula ve binalara hapseden merkezi sınavlar, kanser gibi eğitim sistemini çürütmekte, içini yiyip bitirmektedir. Zorunlu eğitim; mesleki eğitim ihtiyacını yok sayan dolayısıyla, ziraat faaliyetlerini, üretim ve girişimcilik duygusunu öldürmekte ve herkesi üniversitede okumaya ve terlemeden kazanma yollarına yönlendirmektedir. Her girenin mezuniyetine yol veren üniversite eğitimi ve mevcut merkezi sınav sistemi, mezun olunduğunda ne mezun olan kişiye ne de ülkenin ihtiyaç duyduğu iş gücünü karşılama konusunda işe yaramayan pek çok alanda üniversite diploması alma isteğini doğurmaktadır.

Ülkemize biçilen ve giydirilen eğitim düzenin en büyük psiko-sosyal, kültürel diğer bir ifadeyle ontolojik yanlışlıkları, önce eğitim sonra da medya ve bürokrasi üzerinden gerçekleşmektedir. Özellikle, çocuk oyunları ve çocuk filmleri, gençlik ve kadın dizileri tam bir kontrol ve kolonizasyon aracı olmaya devam etmektedir. Böylece değerlerimiz üzerinde savaş meydanlarında yapılamayan tahribat çocuk oyunları ve diziler ile yapılmaktadır. Haddi zatında kendi tarihsel birikimimiz ve kültürel kodlarımızı tam anlamıyla yansıtmayan, hatta bazı durumlarda reddeden müfredatın görünen ayağı okullar olsa da görünmeyen ayağı medya, film ve dizi sektörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Okullarda zaten doğru ve tam olarak kazandıramadığımız kimliğimizin medya ve popüler kültür yoluyla tamamen ortadan kaldırılması gibi bir tehdit altındayız. 

Türkiye Yüzyılı Projesi’nin en önemli basamağının yerli ve milli bir muhtevaya sahip eğitim sistemi ve müfredatı olduğunu düşünüyoruz. O yüzden eğitimden maarife, öğrenciden talebeye, öğretmenden muallime, ilimden irfana geçişi önceleyen, eğitimin bilgi meselesi olmaktan çıkarıp medeniyet meselesi haline getirilmesi için yerli milli eğitim modeli ülkemiz için acil önceliktir.

Peki neler yapılmalı?

Bu amaçla Platform olarak yaptığımız ilk Milli Eğitim Çağrısı’nda (Okumak için tıklayın), eğitimi tekniğe ve sathi çözümlere boğulmaktan kurtaracak esaslı formüller gündeme getirilmiştir. Bu çağrıda medeniyetimize, kültürümüze, değerlerimize ve çağa muvafık bir anlayışla ders kitapları ve müfredat geliştirme üzerine de ilmi ve felsefi çalışmalar yapılması teklif edilmektedir.

“Türkiye Yüzyılı” vizyonunda son derece önemli 16 hedef olduğu halde eğitim felsefesi konusu göz ardı edilmiştir. Bu vizyonda, Türkiye’nin maarif davası en önemli meselesi haline gelmelidir.

Mevcut müfredat ve ders kitaplarından tarihimize ve kültürümüze ait değerleri ve kutsalları yok saydığı için yol alamadığımız yıllarca görüldü. Çözüm; sanatı ve bilgiyi ahlak ve maneviyat içerisinde öğretecek, eğitimi bir medeniyet yürüyüşü haline getirecek yeni bir yapılanmada görülüyor. Bu konuda son 20 yılda yapılan olumlu değişimleri gözlemlemekle beraber yeterli görmüyoruz.

Yerli ve milli modeller üzerinde ısrar edilmesinin sebebi şöyle açıklanabilir.

Eğitimde yapılan yenilik ve değişikliklerin hayata geçmesi ve başarılı olması öğretmenlerin bu değişiklik ve yenilikleri kabul etmesi, “doğru uygulaması” ile mümkündür. Doğru uygulamayı bazı eğitimler ve bir süre tecrübe ile aşmak mümkün olabilir ancak öğretmenler dünyanın en iyi modeli de önlerine koyulsa kendi tecrübe etmedikleri, kendilerinden bir şeyler görmedikleri, değerlerini, yaşadığı dünyayı ve hayallerini yansıtmayan, yabancı görünen ve yabancılaştıran model ve fikirleri kabul etmemektedir. Kabul etmediği için de uygulaması sırasında gerekli katkıyı sunmamaktadır. Öğretmenler bu tür çalışmalara sahip çıkmadığı sürece de başarıya ulaşmak mümkün olmamaktadır.  

Milli Maarif sistemimizin Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte diğer ana unsurları olan YÖK, TÜBİTAK, TÜBA gibi diğer kuruluşları da bu anlamda güçlendirilmeli ve desteklenmelidir. Tüm bilim kurumları doğrudan topluma iktisadi, kültürel, sınai hizmetleri önceleyecek şekilde yapılandırılmalıdır. Türkiye’nin her yerindeki üniversitelerde yarı bağımsız araştırma merkezleri kurulmalıdır.

Ülkemize eğitimle ilgili konularda fikir, düşünce, plan, proje ve bilgi üretmek için bir araya gelmiş hamiyetperver gönüllülerden oluşan Maarif Platformu olarak, Yeni Türkiye Yüzyılı hedeflerinin en kısa zamanda amacına ulaşacağına inanıyoruz.

Bu nokta-i nazardan Maarif Platformu olarak müktesebatımızca ortak derdimiz, ortak meselemiz olan maarif davamıza elimizden geldiği kadar katkı sunmaktır.

CUMHURİYETİN 100. YILINDA YERLİ MİLLİ EĞİTİM ÇAĞRISI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ.

Kaynak: Medya90




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —