Tarih: 12.07.2021 18:02

Doğru gıda seçiminin püf noktaları

Facebook Twitter Linked-in

Değişen dünya düzeni birçok yeniliği de beraberinde getirdi. Yaşam tarzındaki değişiklikler gıda seçimlerimizi de etkiledi. Sağlıklı yaşam bilinci arttıkça kişiler bilgilerin doğruluğunu sorgulamaya başladı. Mutfak Ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği (MÜMSAD) Genel Koordinatörü, Gıda Mühendisi Ebru Akdağ, sağlıklı bir yaşam için tüketicilere doğru bilinen yanlışları aktardı.  

‘‘Mucize gıdaları değil, güvenilir gıdaları arayın’’

Pandemi sürecinde güvenilir gıdanın daha çok önem kazandığına dikkat çeken Gıda Mühendisi Ebru Akdağ: “Mucize gıda diye bir şey yok, önemli olan güvenilir gıdaya ulaşmaktır. Güvenilir ambalajlı gıdalardan kastımız, yasal düzenlemelere ve kalite yönetim sistemlerine uygun şekilde üretilmiş, bir denetim mekanizmasının içerisinde yer alan gıdalardır. Gıda seçimlerimizde açıkta satılan, Bakanlık onay veya kaydı olmayan, ambalajı zarar görmüş ürünlerden uzak durmalıyız. Bu kapsamda gıda okur–yazarlığımızı geliştirmeliyiz, ne de olsa rafların karşısına geçtiğimizde seçimleri yapan patron bizleriz. Ürün etiketlerinde dikkat etmemiz gerekenler temelde Bakanlık onay veya kaydının oluşu, besin değerleri tablosu, son tüketim tarihi ve alerjenler gibi bilgilerdir. Açıkta satılan ambalajsız gıdada bunların hiçbirini bilemez, ürüne güvenemeyiz” dedi.

Margarinler bitkisel yağlardır

Gıda seçimlerimizde doğru karar vermek için kategorik suçlamalara kulak asmadan, gıdayı doğru tanımamız gerektiğine dikkat çeken Akdağ, “Örneğin bazı tüketiciler margarinlerin bitkisel yağlar, su ve yağsız süt karışımı olduğunun farkında değil. Bitkisel bazlı beslenmeye önem veren ve kolesterolden uzak durmak isteyenler margarini tercih ediyorlar. Çünkü margarinler, bitkisel bazlı olduğu ve trans yağ içermediği için kolesterolle ilişkili olmadığı gibi doymuş yağ asidi oranı ise kase margarinlerin 100 gramındaki miktarı sıvı yağlarınkiyle aşağı yukarı aynı düzeyde” dedi.

‘‘Ürünlerin besin değerini kaybetmeden dondurulması gerekiyor’’

Çoğumuzun dolabında mevsiminde alıp, dondurduğumuz gıdalar bulunuyor. Ancak bu meyve ve sebzelerin hasatın ardından, özellikle büyük şehirlerdeyseniz karşınıza çıkması için yaklaşık bir haftalık yolculuk süresi geçiriyor. Bu süreç esnasında meyve ve sebzelerin besin değerlerini kaybetmeye başladığının altını çizen Akdağ, dondurulmuş alternatiflerin ise yüksek teknolojiyle, hasadın ardından yarım gün bile geçmeden şoklandığını belirtti ve konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘‘Dondurulmuş gıdalar, tesislerin hasat alanlarına yakın kurulması sayesinde, ürünlerin kısa sürede şoklanmasıyla üretiliyor. Uygulanan yüksek teknoloji ürünlerin besin değerini kaybetmeden dondurulmasını sağlıyor. Besin değerini kaybetmeyen ve güvenilirliği ile tavsiye edilen dondurulmuş gıdalar, pratikliği ve raf ömrü boyunca besin değerini koruyarak derin dondurucuda saklanabilme özelliği ile de hayatı kolaylaştırıyor. Yapılan araştırmalar bu şekilde dondurulmuş meyve ve sebzelerin marketteki taze alternatiflerinden bile yüksek besin değerine sahip olduğunu ortaya koyuyor.’’

‘‘Çiğ etin yıkanması etrafa mikrop yayıyor”

Mutfakta yapılan temel hatalardan birinin et, yumurta gibi çiğ hayvansal gıdaların yıkanması olduğunu söyleyen Ebru Akdağ, bu uygulamanın bizi mikroorganizmalardan korumaya yeterli olmadığı gibi, sağlık riskimizi de arttırdığını vurguladı. Akdağ, et ve yumurta gibi ürünlerin yıkanmasının, ürünlerin üzerindeki mikroorganizmaların etrafa yayılmasından başka bir işe yaramayacağını, çözümün yeterince pişirmeden geçtiğini aktardı.

‘‘Paketli bitki çaylarını tercih edin’’

Son dönemde popülerliği artan gıdalardan biri de bitki çayları. Bitki çayları konusunda da dikkat edilmesi gereken noktaları sıralayan Akdağ, açıkta ve kontrolsüz satılan bitki çaylarının risk barındırdığı konusunda tüketicileri uyararak şu tavsiyelerde bulundu: ‘‘Her bitkinin kendine has etken maddeleri var ve bunların doğru dozda tüketilmesi gerekiyor. Ne de olsa dozuna göre gıdanız faydalı da olabilir riskli de. Ayrıca farklı etken maddelerin birbiriyle etkileşimi de istenmeyen yan etkilere neden olabilir. Bu nedenle bunların bilimsel olarak çalışılıp, doz ayarlamasının yapılması gerekir. Bitki çaylarını kafamıza göre karıştırarak ve limitsizce tüketmek doğru değil. Öte yandan, açık olarak satılan bitkilerin nereden toplandığını, yakınında kirli su olup olmadığını, içerisindeki böcek, larva gibi yabancı maddelerin temizlenip temizlenmediğini de bilemiyoruz. Üstüne üstlük bitkilerin doğru türü olması da önemli. Mesela birçok çeşit papatya var ancak bunların hepsinin tüketimi uygun değil. Tüm bu nedenlerle bitki çayları konusunda da tercihimiz kuşkusuz ambalajlı, bilinir markaların ürünlerinden yana olmalıdır.’’




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —