Ortahisar Belediyesi’nin düzenlediği 3. Kitap Günleri’nde Yazar Hayati İnanç ile Akademisyen-Yazar Prof. Dr. Nurullah Genç’in söyleşileri dinleyicileri adeta mest etti.
Kitap Günleri iki dev söyleşiye ev sahipliği yaptı
Vatandaşlar hafta sonu kitap günlerine akın etti
Ortahisar Belediyesi’nin düzenlediği 3. Kitap Günleri’nde Yazar Hayati İnanç ile Akademisyen-Yazar Prof. Dr. Nurullah Genç’in söyleşileri dinleyicileri adeta mest etti. Her iki söyleşide salon hınca hınç doldu. Her yaş grubundan insan söyleşilere akın ederek sahneyi bile doldurdu. Özellikle kadınların, gençlerin ve öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği söyleşiler sohbet havasında geçti.
Söyleşilerden önce dinleyicilere hitap eden Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, cumhuriyetin 100. yıl dönümünü bir kez daha kutlayarak konuyla ilgili şunları aktardı: “Çok değerli, güzide bir konuğumuz var. Tabi hüzünlüyüz, bir taraftan cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamanın gururunu yaşıyoruz. Bize bu güzel cumhuriyeti emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını, şehitlerimizi, ecdadımızı, rahmetle, minnetle anıyorum. Mekânları cennet olsun diyorum.”
“BATI MEDENİYETİ ŞU ANDA BATTI”
Gazze’de İsrail’in Filistinlilere yönelik katliamlarını bir kez daha lanetleyen Başkan Genç, “Bir taraftan da ilk kıblemiz Kudüs’te dramlar yaşanıyor. Bu yüzyılda Kudüs ile bağımızı kopardılar, Kudüs Müslümanların ilk kıblesidir ve Peygamberimizin (SAV) arş-ı âlâya yükseldiği kutsalların olduğu bir mekândır. O nedenle bütün Müslümanlar için önemlidir. Şu anda orada kan ve gözyaşı var, savaş var. Esasında savaşın ötesinde bir konu. Savaşın da bir kuralı vardır, hukuku vardır. Ama onun ötesinde bir saldırı ve soykırım var. Bundan dolayı burada masum sivilleri, çocukları katleden ve devletten öte bir terör devleti olan İsrail devletini bu salonumuzdan bir kez daha lanetle kınıyoruz. Şu anda İstanbul’da büyük bir miting düzenleniyor. ‘Dünya beşten büyüktür’ diyerek bunu dünyaya ilan eden cumhurbaşkanımızın yeri müstesnadır. Bize insanlık dersi veren, medeniyet dersi veren Batı’nın da şu anda battığını görüyoruz. Hepsi seyrediyor şu anda. Gazze’nin sesini bütün dünyaya haykırmak için büyük bir miting yapılıyor. İnşallah oradaki zulüm son bulur. Ben buradan bir kez daha sözün sahibi olan ve bu etkinliği anlamlandıran Hayati İnanç Beyefendi’ye çok teşekkür ediyorum. Ve sözü ona bırakıyorum.” diye konuştu.
Yazar Hayati İnanç söyleşisinde üç tür açlık olduğunu ve bu açlıkların giderilmesi gerektiğini belirterek, "Birincisi mide açlığı. Bunu hatırlatmaya gerek yok. Acıkırsa gider yer ya da arayışta olur. Diğer iki açlığı ise hatırlatmak gerekir. İkincisi kafa açlığı. Kafanın gıdası bilgidir. İlim ister. Bunun doyurulması için dikkat lazım. Gönül açlığına gelince. Aşk ile doyar, feyz ile doyar, zikir ile doyar. Üçünün de doyurulması gerekir." dedi.
"ECELİN SEBEBİ YOK, VAKTİ VAR"
Takıntılardan uzaklaşmak gerektiğini kaydeden İnanç, "Gönlü çer, çöpten arındırmak lazım. Takıntılardan uzaklaştırmak lazım. Dünya sevgisi bütün kötülüklerin başıdır. Dünya üzerinden geçilecek köprü gibidir. Burada ölümü anlatıyorum. Kalp krizi geçirdim ve stent taktılar. Doktor, ‘Merak etmeyin, tıp ilerledi. Ölene kadar yaşarsınız’ dedi. Endişeye, dert etmeye lüzum yok. Ecelin sebebi yok, vakti var." diye konuştu.
Ortahisar Belediyesi Kitap Günleri’nin her geçen yıl büyüdüğüne vurgulayan İnanç, "Her gelişimde burayı çok canlı bulurum. Trabzon Ortahisar Kitap Fuarı her sene gelişiyor. Ama çokluk her zaman iyi değil. Asıl olan dinleme kalitesi. Tam dinleyen 5 kişi dinlemeyen 5 bin kişiden evladır." ifadelerini kullandı. Hayati İnanç, söyleşiden sonra okurlar için kitaplarını imzaladı. Çok kalabalık bir okur kitlesi kitaplarını İnanç’a imzalattı.
Hayati İnanç söyleşisinden sonra etkinlik Nurullah Genç’in “Bu Dünya’ya Ne Gerek?” başlıklı sohbetiyle devam etti.
“TÜRKİYE DÜNYANIN UMUT IŞIĞI ŞU ANDA”
Nurullah Genç, ‘Bu Dünya’ya Ne Gerek?’ olarak seçtiğini, bu başlığın en çok konuşulması gereken zaman diliminden geçtiğimizi belirterek şunları söyledi: “Hafızası karışık olanlar var, kafası karışık olanlar var. Türkiye'yi yaşanmaz bir ülke gibi zannedip buradan gitmeyi düşünenlerin bile ayrılmak istemeyecekleri tek ülke olacak Türkiye. Türkiye dünyanın umut ışığı şu anda. Dünyaya umut verebilecek başka bir ülke yok. İşte bunun için üzerinde çok fazla oyun oynamaya çalışıyorlar.”
“TARİH İBRET ALINMAZSA TEKERRÜR EDER”
“Tarih ibret alınmazsa tekerrür eder. O yüzden tarihten ibret almamız gerekiyor. Bu milletin başı dara düşerse, derde düşerse fırsat kollayanların hepsinin üzerimize hücum edeceğinden emin olabilirsiniz. Tarihe şöyle bir koridor açıp ‘Bu dünyaya ne gerek?’ sorusuna cevap aramamız lazım. Buradaki ‘Ne gerek?’ sözü lüzumsuz, bu dünyaya ihtiyaç yok anlamında değil, ‘bu dünyaya ne lazım?’ anlamındadır.”
“TÜKİYE, SADECE TÜRKİYE’DEN İBARET DEĞİLDİR”
Türkiye’nin etki coğrafyasının çok geniş olduğuna vurgu yapan Nurullah Genç, şöyle konuştu: “Aslında 780 bin 576 kilometrekarelik bir ülkede değil; belki bunun on katı kilometrekarelik bir toprak parçasında yaşadığınıza emin olabilirsiniz. Siz şu anda sadece Trabzon’da değilsiniz. Prizren’de, Priştina’da, Üsküp’tesiniz, Kosova’dasınız, Kalkandelen’desiniz, Bakü’desiniz, Özbekistan’dasınız, Bağdat’tasınız, Kudüs’tesiniz, Mescid-i Aksa’dasınız. Siz sadece Türkiye'de yaşamıyorsunuz. Türkiye sadece Türkiye değil. Bunu dışarı çıktığınızda daha iyi anlıyorsunuz. Zalim İsrail şuanda bir soykırım gerçekleştiriyor.”
“MANKURTLARA DİYECEK SÖZ BULAMIYORUM”
Türkiye’de bazı aydınların milli kaygı ve hassasiyetlerle hareket edenlere yönelik adeta mankurt tavrıyla itiraz ettiğine dikkati çeken Genç, “Sovyetler Birliği esareti altındaki Türk Dünyasının önemli bir kitlesinin, rejimin baskısında yaşadığı zamanlardaki erime sürecinin de Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” romanındaki “Mankurt” tiplemesiyle yine bir özeleştiri olarak karşımıza çıktığını görürüz. Osmanlı Devleti çöküş dönemindeki gevşeme ve kayıtsızlık halindeki Türk toplumunun ‘Biz güçlüyüz, bize bir şey olmaz…’ havasındaki duyarsız halini de Mustafa Kemal Atatürk’ün toplumcu özeleştirilerinde buluruz. Günümüz Türkiye’sinde ise milli kaygılar taşıyanlara karşı ‘Korkularla bir yere varılmaz…’ nakaratına sarılan ve ‘aydın’ sıfatını gasp eden kişiler ve odakların gevşetici ve uyutucu tavırları öne çıkabilmektedir.” diye konuştu.
“GÜN OLUR ASRA BEDEL ROMANINI OKUYUN”
Orta Asya Türklüğü’nün, önce Çarlık Rusya’sının sonra da Sovyet rejiminin pençesine düşmesinin sebeplerinden en önemlilerinin Türk kabilelerinin kendi aralarındaki çekişmeler ve hanlık kavgaları olduğuna vurgu yapan Genç, “Gelelim asıl üzerinde durmak istediğim ‘Mankurt’ meselesine. Önce bir hatıramdan söz edeyim. 1991 yılının nisan ayında Tataristan’a, Tataristan Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak, Tatar milli şairi Abdullah Tokay’ı anma törenlerine katılmıştım. Abdullah Tokay’ın kabri başında bir şiir okunuyordu. ‘Mezarımın üstünde Mankurtlar dolaşır… dizesini duyunca doğrusu çok şaşırmıştım. Görüştüğüm yazar ve aydınlara soruyordum. ‘Bu Mankurt sözü Aytmatov’un romanından bildiğimiz bir söz mü, yoksa halk arasında öteden beri var olan bir kavram mı?’ Aldığım cevapların tamamı aynıydı. Cengiz Aytmatov’un romanından sonra anonim bir kabul görmüş ve yaygınlaşmıştı. Daha önceleri böyle bir söz ve kavram yoktu. Sonraları gezip dolaştığım bütün Orta Asya Türklüğü’nde aynı durumla karşılaşmıştım. Dönem, bağımsızlıklara yakın ve sonrası zamanlardı. İşte Türk Dünyası’nda boy gösteren yeni bağımsız Türk Devletlerinin bağımsızlık bilincinde bir yazarın eserinden yayılan böyle bir ruh vardı. Cengiz Aytmatov’u büyük yapan da bu idi. Peki neydi bu Mankurt? Artık Türkiye’de bunu Aytmatov’dan öğrenmiş bulunan derin bir kitle mevcuttur. Kısaca söylemek gerekirse, soyunu sopunu unutan, aidiyet bilincini kaybeden robot insan… Artık onun kayıtsız şartsız bağlı olduğu bir efendisi vardır. Bu efendinin yönlendirmesiyle öz annesini bile öldürebilmektedir. Romanda bu, efsanevi Nayman Ana’dır. Nayman Ana da Orta Asya Türklüğüdür. ‘Gün Olur Asra Bedel’ ya da ‘Gün Uzar Yüzyıl Olur’ ismiyle de dilimize kazandırılmış olan bu eseri okumamış olanlara buradan bir kere daha tavsiye olunur.” ifadelerine yer verdi.
“BÖL VE YÖNET ANLAYIŞINI UYGULUYORLAR”
Çin’in eski Türk topluluklarında ‘böl ve yönet’ anlayışını uygulayarak başarılı olduğunu ifade eden Genç, “İz bırakan, çığır açan eserler dönemlerini etkilemekle kalmayıp, geleceğe uzanırlar. Olaylara ve şartlara göre yeni yorumlar kazanırlar. Bu da edebiyatın ve sanatın kalıcılığı, bazen de ölümsüzlüğüdür. Geleceğe aktarılan büyük mirastır. Cengiz Aytmatov işte bu nitelikte bir mirası insanlığa ve Türk Dünyasına armağan ederek sonsuzluk âlemine göç etmiş bulunuyor. ‘Böl ve yönet’… formülünü eski Türk toplulukları üzerinde Çinliler uygulamışlar, başarılı olmuşlar. Osmanlılar üzerinde Batı uygulamış, sonuç almıştır. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde ise küresel güçlerin rüzgârları ve o rüzgârın yelkenlilerine kürekçi yazılan işbirlikçiler, uygulamalarını sürdürmektedir.” diye konuştu.
Nurullah Genç, söyleşiden sonra okurları için kitaplarını imzaladı. Çok sayıda kitapsever Yazar Genç’in masasının önünde kuyruk oluşturdu.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.