Bir insana verilecek en büyük cezanın ne olduğu size sorulsa, pek çoğunuz idamdır, kurşuna dizilmektir, müebbeten hapistir dersiniz ama;
“İşinden atmaktır” demek aklınıza gelmez, biliyorum.
Peki, iş ten atılmış bir kamu görevlisi ne suç işlemiş olabilir ki işinden atılmak gibi çok büyük ve onur kırıcı bir cezaya çarptırılmıştır? diye ikinci bir soru sorulsa eminim; rüşvet almıştır, devletin sırlarını düşmana satmıştır, devletin malını çalmıştır, işini istismar etmiştir, vatana ihanet etmiştir dersiniz, ama;
“Mescit yaptırması” aklınıza bile gelmez, biliyorum.
Peki size, bir subay ve astsubayı sorgusuz sualsiz ihraç etmek yani işinden atmak cezasını, kim verir ve nerede verir diye sorulsa, eminim sadece hâkim verir ve sadece mahkeme denilen mekânda verir, dersiniz ama;
“Yüksek Askeri Şúra üyelerinin verdiği” ve “çakmak salonunda” verildiği aklınıza bile gelmez, biliyorum.
Bu kadar akla gelmeyen işler ülkemizde vuku bulurken biz neredeydik ve ne yapıyorduk dersiniz ama;
“Uyuduğunuz” aklınıza gelmez, bunu da biliyorum.
Evet, aklınıza gelmeyen bütün bu olanlar 28 Şubat sürecinde tüm yaşzedelerin başına gelmiştir ve başından geçmiştir!
Tarihte, insanlara akla gelmeyecek türlü cezaların verildiği ülkeler vardır, Misal; Avrupa da; işkence sürgün, ölüm, aforoz vb. cezalar göstermelik te olsa ENGİZİSYON adında mahkemeler ve bu mahkemelerin göstermelik te olsa hakimleri tarafından verilmiştir!
Sonra kendi ülkemize baktığımızda yakın geçmişte halka zulmedilen bir dönemde çokça idamlar, göstermelik te olsa İSTİKLÂL MAHKEMELERİ diye ismi olan mahkeme kararlarıyla ve üç aliler diye meşhur ve ceberrut hakimleri eliyle yapılmıştır.
Neticede, yargılama yapılan ve ceza verilen her yerde bir mahkeme ve hâkim vardır! Hatta bu düstur ilkel kavimlerde dahi mevcutken yargılama yaşzedelerden her nedense adeta kaçırılmıştır!
Haydi şimdi yargılayın hodri meydan!
Hem hele bir sorun bakalım herhangi bir Yaşzede ye; işinizden edilmeden, yani ihraç edilmeden önce, Mahkeme oldunuz mu! savunmanız alındı mı! en küçük bir yazılı veya sözlü ikaz edildiniz mi?
Hep birlikte gür bir seda ile HAYIR sözünü işiteceksiniz!
O halde kendini hem hâkim hem savcı, hem avukat, hem müddei, hem mübaşir, hem mahkeme, hem sanık, hem tanık yerine koyan “Y.A.Ş kurumu” bu özelliği ile kararlarıyla derdest ettiği subay ve astsubaylar dan ötürü, bir Engizisyon dan ve İstiklâl mahkemelerinden ve üç ali lerden daha aşağı bir derecede olmuş olmuyor mu?
Ezcümle, İstisnasız her bir Yaşzedenin değişmeyen iki haklı talebi vardır.
1. Hükümetimiz; imzalı ve mühürlü ve özür beyan eden bir belgeyi devletimiz adına; hukukları yok edilen ve gelecekleri karartılan çocuklarımıza bırakacağımız en güzel miras olması hasebiyle her birimize, mağduriyetimizin bedeli olarak vermeli.
2. Geriye dönük haklarımızın, bizlerden başka herkese verildiği gibi bizlere de verilmesi güçlü, demokratik ve hukukun üstünlüğünü esas alan, ilkesi Adalet olan ve her alanda ülkemize çağ atlatan başarılı hükümetimize ağır gelmemeli.