Toplum olarak geleceği düşünmeyi oldum olası pek sevmeyiz, geleceği düşünmek bizi huzursuz eder, hatta korkutur. Geleceğe bakacak kadar cesur olanlar ise zamanlarının büyük bölümünü geçmişi tartışarak geçirir. Düşünsem suç, düşünmesem suç psikolojisi bizi önce kendimizden uzaklaştırmaya başladı mı, sonrası bilinmeyenlere açılan kapı olur.
Konu düşünmek olunca iş dünyasının geleceğe bakışı da pek farklı sayılmaz. Girişimcilerin önemli bir bölümü için gelecek ufku kırılganlık ve istikrarsızlık nedeniyle üç ayı geçmez. Kısa vadenin esir aldığı şirketlerde iş insanlarının gözlerine inen perde geleceği görmeyi engeller. Olayların günlük trafiğinin üstüne çıkarıp geleceğe bakma fırsatı bulanlar ise en çok bir-iki ya üç yıl sonrası için plan yapmaya başlarlar.
Kısa vadeli sorunlarla boğuştuğumuz için gelişmiş ülkelerin refah düzeylerini yakalayacak bir atılımcı siyasi irade ve girişimcilik ruhu ortaya koyamayız.
Bazen günlük yaşamımızda arka arkaya bir şeyler ters gidiyor ve sinirleniyoruz. Araba bozuluyor; işyerinde ya da okulda tartışıyoruz; anahtarımızı kaybediyoruz. Birisi bizi tersliyor. Bütün bu ters giden şeyler, bizi tersleştiriyor.
Sabahleyin yataktan kalkarken planladıklarımızın olmaması günün geri kalanında bizi etkileyen en büyük sebeplerden biridir. Her sabah kafasında bir beklenti sepetiyle uyanıyoruz. Bugün şunlar olacak, bunlar olacak diye bir plan yapıyor olmayınca da üzülüyoruz.
Bazen de gün içinde bir şeylerin ters gideceğini biliriz ve bu ters gidenlerin olacağını tahmin ettiğimiz için olanları daha rahat kucaklarız. Her iki halde de, bu ters giden şeylere üzülmek ya da kızmak yerine, onları kucaklayabiliriz. Üzüldüğümüzde ya da kızdığımızda biz de tersleşiyoruz. İşte tam bu noktada SİZ; İşler ters gittiğinde, siz düz gitmeye devam edin.?
Eşinizle kavga ediyorsunuz, patronunuzla ya da arkadaşınızla kavga ediyorsunuz. Komşunuzla, otobüs şoförüyle tartışıyorsunuz. İşte ya da okulda bir şeyler yanlış gidiyor. Sürekli çatışmalar yaşıyor ve siz sürekli başkalarını suçluyorsunuz.
Geçimsiz insanların bir kısmı, bir radar gibi sürekli olarak çevrelerindeki hataları ve yanlışları yakalamaya çalışırlar. Televizyon spikerlerinin haber sunuşundaki hatalarından tutun da, yoldaki bir sürücünün hatalarına oradan, evdeki eksikliklere, oradan esnafın konuşma biçimine kadar bütün hataları yakalarlar. Bu arada bu kişilerin hayatları da incelense birçok hataları tespit edilebilir. Ama yine de insanların gözleri aynaya değil, hep başkalarına bakıyor. Bu hata dedektifleri bu kadar çok hata görmenin sonucunda sinirli ve mutsuz olurlar.
Özetle çevremizdeki terslikleri düzeltmenin yolu kendimizi düzeltmekten başlıyor.
Hoşça kalın, Dostça kalın…