1950 , yıllarının sonuna doğruydu. . Yazıyoor , kaybolan Ayla’yı yazıyor, o yıllarda korku salan bir haberdi. Yalnızca , gazetelerde bir şeyler yazılıyordu . Kayıp ilanları veriliyor küçük kız Ayla bulunamıyor. İlk okul çağlarındaydım. Her gün ,aileler çocuklarını bin bir tembihle okula yollar. Gözlerini çocukların üzerinden ayırmazlar. Korku ve endişe duyarlardı. Zaman her şeyi unutturuyor. Çocuk aklımda yer etmişti. Ayla Ne oldu bulundu mu gibi sorulara asla cevap bulamadım
Altmışlı yıllarda televizyon hayatımıza girdi. Tek kanal da olsa dünyanın her yerinden haber almaya başladık.
Sonra Milenyum dediler , yıllara. Çağ değişti teknoloji gelişti. Gizli kameralar, cep telefonları DNA testleri gibi olayların çözüldüğü bir noktaya geldik. Korku filmlerinin baş artistleri olduk bir anda. Her gün her dakika yürekler ağzımızda. Aldığımız her haber, korku tüneli gibi görüntüler ve minicik kalpler durmuş, Koca, koca adamlar kudurmuş .Yaşı önemli değil onlar için ana babaların umudu üzerine titrediği gül yüzlü bebekleri soysuz karaktersizlerin elinde can vermiş. Son günlerin gündeminde. Annelerin ,yüreklerinde yangın. can yakıyor. İnsanların ciğerinı kirli tırnakları ile tırmalıyor. Kör olası katil gözleri ürkütüyor.
İsyan etmekle elimize bir şey geçmiyor. Canımıza tak dedirten çocuk ölümleri istismarlar. Bu kaçıncı hangisini saymalı minik Ecrin, küçük kız Leyla İkra nur daha pek çok yavrunun canına kast edenler serseri maymun gibi ortalarda dolaşıyor. Belaların nerede ve nasıl ciğer parelerimizin canına kıyacağını bilemiyoruz . Sonra da ah ile vah ile kanlı yaşlarla çaresiz kalıyoruz.
Ayla’nın kaybolduğu yıllara dönünce şimdiye kadar vahim kayıplar görülmüyor. Hala cevap bekleyen sorudur. Son yıllarda çocuk katilleri ,istismarcıları çoğaldı. Olaylar gündeme bomba gibi düşüyor Artık ünlü ata sözündeki gibi babalara bile güvenemiyoruz. Güvendiğimiz babalar bile zan altında olabiliyor. Bazen yasak ilişkilerin farkına varan sübyanlar, konuşur diye katlediliyor. Kimi zaman gözünü hırs bürümüş analık hislerinden yoksun acuzeler bile o minik canlara kıyabiliypr.
Bu kadar ilerlemiş çağda bu insanların beyinlerinde bir terslik olmalı. Ruhları bataklıkta kalpleri hainlikte gelişmiş olmalı.
Bu tür olaylar eşrefi mahlukata yani insana yakışmıyor. Öyle de olmalı zaten. Muhteşem yaratılmış dünyaya gönderilen şerefli mahluk yani insan kıymetini bilmeli değil mi ? Yoksa bu insanlar şeytanın günümüzde görülen askerleri mi ? Doğrusu yakışır bir sıfat bulamadım
Ve artık kaybolan çocuklar , dere kenarlarında cesetler görmek istemiyoruz. Bu acılar minik yavruların ailelerinin içini yaktığı hayattan kopardığı sevgilerini söyleyemediği okşayıp sevemediği acılar, hepimizin yüreğinde derin yaralar açıyor. Hıçkırıklar boğazımızda düğüm, düğüm .Göz yaşlarımız kanlı akıyor. Biz anlamıyoruz neden minik kalplere yaşama şansı verilmez .
Korkularımız geleceğimizin teminatı çocuklarımız için
Kiremitten Damlalar